Loading...

Blog

Ana Sayfa / Blog

Yalnızlık mı Çaresizlik mi?

İnsanoğlunun tarihin başından beri değişmeyen tek hedefi belki de sevginin ve huzurun peşinden koşmak. Primatların geçmişi 85 milyon yıl öncesine dayansa da modern insanoğlunun geçmişi bundan 2.3 ile 2.4 milyon yıl önce Afrika’da başlıyor. İnanıyorum ki 2.4 milyon yıl önceki atalarımız bizden çok da farklı şeylerin peşinden koşmuyordu.

2.4 milyon yıl önce hayatta kalmak için yalnız olmayan insanoğlu sizce bugün neden yalnız olmuyor, olamıyor? Besin, güvenlik ve barınma gibi en temel ihtiyaçlarını ortak yaşam sürmek sayesinde karşılayabilen atalarımızdan farkımız ne? Avlanmıyor olabiliriz, modern şehirlerde yaşıyor olabiliriz ancak olay bundan ibaret ise neden hala yalnızlık en büyük korkumuz? Tüm rasyonel doneler yalnız hayatta kalabileceğimizi gösterirken neden yalnızlıktan korkuyoruz.

Yukarıdaki soruların tek bir cevabı var. Yalnız kalamıyoruz çünkü sevgisizlik bizi öldürüyor. Günümüzde asıl mesele varlığımızı başkaları üzerinden değerlendirmemizden kaynaklanıyor. İnsanoğlu bilinen tarih boyunca hep ben merkezci oldu. Napolyon’dan Hitlere, aylara ismini verdiren Agustus’dan Sezar’a kadar. Aslında üç büyük düşünce insanoğlunun merkeziyetçi zihniyetine darbe vurdu. Birincisi Copernicus. Dünyanın bütün yıldızların etrafında döndüğü bir merkez olmadığını göstermiştir. Sonra Darwin, yaşam zincirinde bizim merkezde olmadığımızı, diğer tüm yaratıklar gibi başka yaşam biçimlerinden meydana geldiğimizi göstermiştir. Üçüncü olarak da Freud, bizim kendi evimizin efendisi olmadığımızı – davranışlarımızın büyük çoğunluğunun bilincimiz dışındaki güçler tarafından yönetildiğini göstermiştir.

Ben merkeziyetçi tutumlarımıza karşı tez olarak yukarıdaki gibi büyük kanıtlar olmasına rağmen bizler günümüzde evrene karşı kaybedeceğimiz baştan belli bir savaşa girmiş durumdayız. Egolarımız sevmeyi değil yönetmeyi söyler halde, sevmeyi değil sevilmeyi bekliyoruz, vermek değil almak üstüne yaşıyoruz. Çünkü biz merkezdeyiz ve önemli biziz, öyle sanıyoruz. Platon bundan 2300 yıl önce “aşk sevenin içindedir, sevilenin değil” demiştir. Kendi içimizde aramamız gereken ne varsa dışarıda arar hale geldik. Aşk, huzur, mutluluk, motivasyon...

Yalnız kalmak insanın kendisinin kendisinde olmamasıdır. Yalnız kalmak vermeye değil almaya odaklanmanın sonucudur. Seven insan asla yalnız değildir, sevgisi onun yoldaşıdır. Kendini çaresiz hisseden insan da gerçekten sevmeyen insandır. Çünkü birini tüm varlığıyla seven kimse asla çaresiz değildir.

Comments